Tuesday 3 December 2024 - 20:23
Hz. Ali neden Hz. Fatıma'ya yapılanlara sessiz kaldı?

Havza / İmam Ali (a.s.), halifeliğin gasbına karşı çeşitli nedenlerle tepki göstermedi. Bu nedenlerden biri, Peygamber'in (s.a.a.) O'na sabretmesini ve halk desteği olmadan hem İslam'ın hem de kendi canını korumasını emretmesiydi.


İmam Ali (a.s.), askeri bir karşılık vermek için yeterli destek ve yardımcıdan yoksundu; eğer yeterli güç olsaydı, mücadeleye girişir ve hakkını alırdı. Aslında, askeri bir eylemde bulunmaları yalnızca gerekli hazırlık ve halk desteği olduğunda mümkün olabilirdi.

Havza Haber Ajansı'na göre Fatimiye günleri, Hz. Fatıma'nın (s.a.) yüksek konumunu yeniden değerlendirmek ve hayatının çeşitli yönlerini analiz etmek için bir fırsattır. Bu bağlamda, bazıları İmam Ali (a.s.) ve Hz. Fatıma'nın (s.a) halifeliğin gasbına karşı sessiz kalmaları ve İmam Ali'nin (a.s.) eşine yönelik gerçekleşen saygısızlığa karşı olan tutumunu öne sürerek bazı sorularla, İmam Ali (a.s.) ve Hz. Fatıma'nın (s.a.) kişiliklerini ve eylemlerini sorgulamaya çalışmışlardır.

Bu yazı bu sorulara yanıt vermek ve tarihi gerçeği açıklamak amacıyla, güvenilir kaynaklar ve İslami rivayetleri inceleyerek bu sorunun dini ve tarihi gerçeklerini aydınlatmayı hedeflemektedir.

Hz. Ali'nin (a.s.) bilinen cesareti ve onuru göz önüne alındığında, nasıl olur da biri onun eşine hakaret edip onurunu zedeler ve Hz. Ali (a.s.) buna karşı sessiz kalır?

Öncelikle, İmam Ali (a.s.) asla halifeliğin gasbına karşı sessiz kalmamıştır; başlangıçta askeri eylemde bulunmayı da düşünmüştü. Hz. Ali, gaspları ifşa etmeye başladı ve Hz. Fatıma (s.a.), Peygamber'den (s.a.a.) sonra hayatta olduğu kısa süre içinde gaspları ifşa etmek için birçok faaliyet yürüttü.

Hz. Fatıma'nın (s.a.) halifelik gasplarına karşı mücadelesi ve velayet ile imamet makamını savunması, Şii ve Sünni'nin güvenilir kaynaklarında şu şekilde belirtilmiştir:

• Fedek Olayı

• Hz. Fatıma'nın (s.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.a.) için yas tutması

• Kapının arkasında durması ve evin ateşe verilmesi

• İki halife ve halifelik gasplarına karşı Hz. Fatıma'nın (s.a) memnuniyetsizliğini ifade etmesi

• Kabrinin gizli olmasına dair vasiyeti

• Fedekiye Hutbesi

• Muhacirler ve Ensar kadınlarına hitap eden hutbe

• Kapının arkasındaki hutbe

• İki oğlu Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) ile birlikte halktan biat almak için Muhacir ve Ensar'ın kapısına gitmesi

Bunlar, Hz. Fatıma'nın (s.a.) değerli yaşamından 75 veya 95 gününde gerçekleştirdiği faaliyetlerin sadece bir kısmıdır; dolayısıyla sessizlik iddiası, rivayet ve tarihi delillere göre tamamen yanlıştır.

İlk olarak "İmam Ali'nin (a.s.) halifeliğin gasbına karşı sessizliği" sorusuna cevap vermeden önce, o dönemdeki askeri eylem meselesini ele almalıyız.

Emir-el Müminin'in (a.s.) Askeri Eylemi:

Emir-el Müminin'in (a.s.) halifeliği geri almak için biat meselesiyle ilgili "Halk el-Ras" veya "Mahlakin" adı verilen bir olay vardır. "Halk el-Ras", saç tıraşı anlamına gelirken "Mahlakin" de saçlarını tıraş edenlere denir.

İmam Muhammed Bakır'dan (a.s.) gelen bu rivayette bu olay detaylı bir şekilde anlatılmaktadır: İmam Bakır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Muhacirler, Ensar ve diğer gruplar Emir-el Müminin'in (a.s.) yanına geldiler ve O'na 'Allah'a andolsun sen gerçekten de müminlerin emîrisin ve Allah'ın peygamberine en layık olan kişisin. Elini uzat ki sana biat edelim; senin önünde ölmeye razıyız.' dediler. Emir'el Müminin (a.s.) 'Eğer doğru söylüyorsanız, yarın saçlarınızı tıraş edin ve gelin.' diye buyurdu. Ertesi gün yalnızca Emir-el Müminin (a.s), Selman, Ebuzer ve Mikdad saçlarını tıraş ettiler; diğerlerinden hiç kimse tıraş olmadı. Aynı gruplar tekrar geldiler ve önceki gün söylediklerini tekrarladılar. Emir-el Müminin (a.s.) yine saç tıraşı olma şartını koydu; ancak yine ashabından başka hiç kimse tıraş olmadı."

Bu rivayette, Emir-el Müminin'in (a.s.) askeri bir eylemde bulunma niyetinde olduğu açık bir şekilde görülmektedir, ancak askeri müdahale için uygun koşullar mevcut değildi; çünkü halifeliği gasbedenler, hakkını geri vermeye başka bir yol ile razı olmuyorlardı. Bu soruya yanıt vermek için, ilerleyen kısımlarda, rivayetlerin ifadelerine dayanarak üç ana nedeni detaylı bir şekilde inceleyeceğiz: Peygamber'in (s.a.a.) Emir-el Mülmüminin'e (a.s.) sabretmesi yönündeki emri yardımcı ve destekten yoksun olması ve İslam'ın ve değerlerinin ışığının sönmesinden duyduğu endişe.
Birinci Soruya Cevap:
İlk cevap, Peygamber'in (s.a.a.) Emir-el Müminin'e (a.s) sessiz kalması yönünde bir emir verdiğidir ve Hz. Ali (a.s), Peygamber'in (s.a.a.) şehadetinden sonra meydana gelen olaylara karşı sabretmek zorundaydı.

Birinci Sebep: Peygamber'in (s.a.a.) Emir-el Mümüminin'e (a.s.) Sabretme Emri


Peygamber'in (s.a.a.) Emir-el Mümüminin'i (a.s.) sabra davet etme ve kılıç çekmemesi konusundaki gerekçesinin incelenmesi:

İmam Kazım (a.s.) şöyle buyuruyor: "Babam İmam Kazım'a (a.s.) şöyle sordum: 'Resulullah (s.a.a.) ayıldığında ne oldu?' 'Kadınlar içeri girdi ve ağlamaya başladılar, muhacirler ve ensar toplandılar ve üzüntülerini ifade ettiler. Emir-el Müminin (a.s.) şöyle buyurdu: 'O esnada, Peygamber (s.a.a.) beni çağırdı, içeri girdim ve kendimi onun bedeninin üzerine attım. Peygamber (s.a.a) bana şöyle buyurdu: 'Kardeşim, bu insanlar beni terk edecekler ve dünya işleriyle meşgul olacaklar; fakat seni benimle ilgilenmekten alıkoymasın. Senin bu toplum içindeki örneğin Kabe gibidir; Allah onu bir işaret olarak koymuştur ve insanlar uzak yollardan ona gelmektedirler. Ben dünyadan göçtüğümde ve sana vasiyet ettiğim şeylerden kurtulduğunda, evinde otur ve Kur'an'ı benim belirttiğim şekilde, farzlar ve hükümler doğrultusunda iniş sırasına göre sana emrettiğim şekilde sürdür. Onlardan sana ve Fatıma'ya gelecek olan şeylere karşı sabretmeni tavsiye ediyorum; ta ki benim yanına gelesin.'"

Peygamber'in (s.a.a.) Hz. Ali'ye (a.s.) Sabretme Vasiyeti:

İbn Abbas, Resulullah'dan (s.a.a) şöyle naklediyor: "Emir'el Mülmüminin'e (a.s.) vasiyetinde şöyle buyurdu:

'Ey Ali! Şüphesiz ki Kureyş, benim arkamdan sana karşı birleşecekler. Eğer yardımcı bulursan onlarla savaş; eğer yardımcı bulamazsan canını koru.'"
Peygamber'in (s.a.a.) bu ifadeleri diğer kitaplarda da yer almaktadır; örneğin Tabarsi'nin "İhticac" adlı eserinde de Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurmuştur:

"'Ey Ebe'l-Hasan! Bu ümmet sana ihanet edecek ve benim ahdimi bozacak.' Ben de dedim ki: 'Ey Allah'ın Resulü, böyle bir durumda bana neyi tavsiye edersin?' O da şöyle buyurdu: 'Eğer yardımcılar bulursan onlara yönel ve onlarla cihad et; eğer yardımcı bulamazsan kanını koru ki, zulme uğramış olarak yanıma gelesin.'


İkinci Sebep: Yardımcıların Olmaması

Birinci Rivayet:

"Vallahi, eğer Talut'un ashabı kadar veya Bedir'deki insanların sayısı kadar (ki onlar sizin düşmanınızdı) yardımcım olsaydı, kesinlikle kılıçla üzerinize yürürdüm ki, hakka dönesiniz."

Bu ifadede, Hazret eğer Talut'un ashabı kadar (yaklaşık 300 kişi) veya Bedir savaşındaki 313 kişi kadar yardımcı olsaydı, kesinlikle bu hükümete karşı silahlı bir kıyam başlatacağına yemin ediyor. Hazret'in bu ifadesi çok açık ve nettir; eğer yardımcıları olsaydı silahlı bir kıyam başlatmaktan çekinmeyecekti.

İkinci Rivayet:

"Eğer Ebu Bekir'e biat edildiği gün, itaat eden kırk adamım olsaydı, onlarla beraber savaşırdım."

Üçüncü Rivayet:

"Ey İbn Kays! Tohumu yaran ve insanı yaratan Allah'a andolsun eğer Ebu Bekir'e biat edildiği gün, beni bu biat için kınadığın o gün, kırk adamım olsaydı, o kırk adam da, benim bulduğum dört kişinin basiretine sahip olsalardı, asla durmazdım ve o kavme karşı savaşırdım; fakat beşinciyi bulamadım ve bu yüzden durdum.» Eş'es "O dört kişi kimdi?" diye sordu. Emir-el Müminin (a.s.) şöyle buyurdu: "O dört kişi Selman, Ebuzer, Mikdad ve Zubeyr'di."

Dördüncü Rivayet:

Bir gün Emir-el Müminin camiden çıktıktan sonra, otuzdan fazla koyunun bulunduğu bir yerden geçti ve şöyle buyurdu: "Vallahi eğer bu koyun sayısı kadar Allah'a ve Resulü'ne samimi olan adamım olsaydı, ben o hükümdarı makamından indirirdim." Akşam olduğunda 360 kişi Ali'ye (a.s) biat etti ve ona ölümüne savaşacaklarına dair söz verdiler. Hazret onlara şöyle buyurdu: "Gidin ve başlarınızı tıraş edin ve Ahcar-ı Zeyt (Medine'nin çevresinde bir yer) bölgesinde toplanın." Kendisi de başını tıraş etti; ancak ertesi gün o 360 kişiden sadece Ebuzer, Mikdad, Huzeyfe bin Yemân ve Ammar bin Yasir başlarını tıraş ettikleri halde geldi; Salman da en son gelenlerden oldu. Bunlar dışında kimse başını tıraş ederek oraya gelmedi.

Üçüncü Sebep: İslam'ın ve Değerlerin Sönmesinden Endişe

Tarihi ve rivayet kaynaklarına göre, bu konuda birkaç belge ve rivayet bulunmaktadır:

Birinci Rivayet: Nehcül Belaga, Hutbe 3 (Şıkşıkiyye)

Hazret Ali (a.s.) şöyle buyuruyor: "O halde, halifelik elbisemi bıraktım ve ondan yüz çevirdim. Bu karanlık ve belirsiz ortamda, tek başıma ayağa mı kalkmalıyım yoksa sabretmeliyim mi diye düşünmeye başladım."

İkinci Rivayet: El-İhticac, Tebersi, Cilt 1, Sayfa 96
İmam Ali (a.s), oğlu İmam Hasan'ın (a.s) askeri karşı koymama nedenini sorduğunda şöyle cevap verir: "İnsanların dinden dönmesinden korktum."

Üçüncü Rivayet: Selim bin Kays Kitabı, Sayfa 250

Emir-el-Müminin Ali (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah'a yemin ederim ki, beni ayaklanmaktan alıkoyan tek şey, Muhammed (s.a.a.) ümmeti arasında bölünme korkusu ve kanlarının dökülmesiydi."

Dördüncü Rivayet: İbn Abîl-Hadid'in Nahcül Belaga Şerhi, Cilt 2, Sayfa 22

"Eğer Müslümanlar arasında bölünme korkusu olmasaydı ve küfrün geri dönmesi ve dinin yok olma tehlikesi olmasaydı, onlarla olan tutumumuz başka olurdu."

Bu belgeler, İslam'ın esasını korumanın ve Müslümanlar arasındaki bölünmeyi ve kan dökümünü önlemenin, Hazret Ali'nin (a.s.) halifeliğin gasbına karşı sabretmesinin en önemli nedenlerinden biri olduğunu göstermektedir.

Dipnotlar:

1. İhtiyar er-Rical, Hadis No: 18.

2. Elgiybe Şeyh Tusi, s. 193.

3. İhticac, Tebersi, cilt 1, s. 96, 190 ve 449.

4. El-Kafi, cilt 8, s. 32 ve 33.

5. Süleyman bin Kays kitabı, cilt 2, s. 250 ve 667.

6. Şerhi ibn Abî'l-Hadid, cilt 2, s. 22.

7. Nehcül Belaga, Hutbeler.

Tags

Your Comment

You are replying to: .
captcha