Havza Haber Ajansı'nın haberine göre, ilim havzasındaki ahlak hocalarından biri olan Merhum Ayetullah Muhammed Ali Nasiri, derslerinden birinde "Allah'ın Takdirine Rıza Gösterme Sınırları" konusunu ele almıştır. Dersin metni şu şekildedir:
İmam Zeynel Abidin (a.s), Mekarimu'l-Ahlak duasının bir bölümünde şöyle buyurur: "Ya Rabbim, toplumdaki itibarımı koru ve rızkımı kolayca takdir et."
Bu duaları okuyun, hatta bazılarınız dua anlamlarını tam olarak bilmeseniz bile okuyun. Çünkü Allah her şeyi bilir ve duaları kabul eder.
İkinci cümlede, İmam şöyle buyurur: "Ya Rabbim, bana toplumda verdiğin itibarımı, fakirlikle lekeleme." Bu duanın altındaki anlamlar oldukça derindir.
Fakirlik ve zenginlik farklı derecelere sahiptir, tıpkı şeref ve büyüklük gibi. Tüm bu konular, hadislerde ayrıntılı şekilde açıklanmıştır.
İbn Abbas (r.a.) şöyle der: "Ben, Resulullah (s.a.a.)'ın huzuruna gittim ve O, bana şöyle buyurdu: 'Ey İbn Abbas, Allah'ın senin için takdir ettiğine rıza göster. Eğer Allah'ın takdiri, senin arzularına ve istediğine ters düşse de, buna razı ol.'"
İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi: "Bu, Kur'an'da var mı ki, ben Allah'ın takdirine rıza göstereyim, hatta bu, benim isteğime ters olsa dahi?" Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu: "Evet, bu var." İbn Abbas sordu: "Hangi ayette?" Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şu ayeti okudu: "Belki bir şeyi sevmezsiniz, halbuki o sizin için hayırlıdır; belki de bir şeyi seversiniz, halbuki o sizin için şerdir. Siz bilemezsiniz, geleceği bilmek Allah'a aittir." (Bakara Suresi 216) Geleceği bilemezsin, perde arkasında neler olduğunu da. O yüzden, işlerini geçmişi ve geleceği bilen birine yani Allah’a bırak.
Ben, dini görevimi yerine getirmeli ve Allah'ın takdirine rıza göstermeliyim. Hepimiz birbirimizden farklıyız. Örneğin, birisi zengin birinin malına göz dikip, 'Allah'ım, neden ben zengin değilim?' diye sorabilir. Ancak her birimiz farklıyız ve belki de benim için fazla zenginlik, hayırlı değildir.
Her şey Allah’ın elindedir. Allah ne dilerse, ben de O’nun rızasına razı olmalıyım. Eğer rıza göstermezsem, ismim saadet sahiplerinin defterinden silinebilir ve mutsuzların (şakîlerin) defterine kaydedilebilir. Bazı insanlar, bir musibete uğradıklarında gökleri ve yerleri birbirine katarlar. Ancak sizler emanetçisiniz; hiçbir şeyin gerçek sahibi değilsiniz. Bu yüzden, Allah’ın takdirine rıza göstermek zorundasınız.
Peygamber Efendimiz (s.a.a.), her şeyin yaratılmasına vesile olan ve her dileğini Allah’a iletme gücüne sahip olan bir zat olmasına rağmen, birçok zorluğa ve sıkıntıya katlandı. Peygamberimizin tüm çocukları, peygamberimiz hayattayken vefat etti. Oğlu ve kızları, evlerinde büyük sıkıntılar çekerken, Peygamber Efendimiz hiçbir zaman şikâyet etmedi. Sadece bir kızı, Hz. Fatıma (s.a) kaldı. Dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki, eğer Peygamber (s.a.a.) Allah’tan dilemiş olsaydı, tüm çocukları hayatta kalırdı, fakat O, her zaman Allah’ın takdirine teslimdi.
Peygamberimizin bu teslimiyeti, bizim için önemli bir örnektir. O, her durumda Allah’ın iradesine rıza göstermiştir. Biz de aynı şekilde Allah’ın iradesine teslim olmalıyız ve eğer şimdiye kadar Allah’ın takdirine rıza göstermemişsek, bundan sonra tövbe etmeli ve Allah’tan bağışlanma dilemeliyiz.
İki şey çok önemlidir: Biri servet, diğeri ise mevki ve sorumluluk.
Bu iki şey toplumda büyük bir yer tutar ve beraberinde büyük tehlikeler taşır. Servet arttıkça insanı gurur ve kibir sarar ve bu durum, onun yapmaması gereken işler yapmasına, söylememesi gereken sözler söylemesine yol açabilir. Sonunda, bu kişi alçalmaya ve bedbahtlığa sürüklenebilir.
Mevki ve sorumluluk da tehlikelidir. Hiçbir zaman hak ihlali yapılmamalıdır. Eğer bir şekilde Allah korusun, birinin hakkını gasbederseniz, belki bu dünyada kimse size karşı çıkmaz, ancak ahirette kesinlikle hesap vereceksiniz.
Your Comment