Havza Haber Ajansı'nın Kaşan'daki muhabirine göre, Ayetullah Yesribi Medresesi'nde öğretim üyesi olan Hüccet-ül İslam vel-Müslimin Doktor Habib Yusufi'nin notunda şu ifadeler yer almaktadır:
"Kimin velayetini kabul etmeliyiz? Kimden korkmalıyız?!"
Günümüzde hak ve batıl yolları iyi bir şekilde belirginleşmiştir ve hak ile batıl cephesi kimseye gizli değildir. Zalimler ve çağın tağutları bir sırada yer alırken, masum ve savunmasız insanlar diğer tarafta bulunmaktadır. Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır: "Gerçekten doğru yol sapkınlıktan ayrılmıştır; kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse, o, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa sarılmıştır. Allah, işitendir, bilendir." (Bakara 256)
Bir grup dini, bir grup ise küfrü tercih eder. Burada önemli olan, bizlerin hangi tarafta ve hangi cephede olduğumuzdur. Böyle bir durumda akıl gereği insanlar üç gruba ayrılır: 1- Hak ehli. 2- Batıl takipçileri. 3- Tarafsız insanlar.
Hak ehli, Allah'a güvenerek O'nun velayetini kabul eden ve ilahi ipi tutarak O'nun emirlerine uyanlardır. Batıl cephesi ise şeytanın yolunu benimseyerek güç ve servete dayanarak zulüm ve zorbalık yapmaktadır. Tarafsız grup ise sessizlikleriyle batıl olanları cesaretlendirir ve onların zulmünü onaylar. Bu grup, zalimlerin kendileriyle bir işlerinin olmayacağını düşünürler veya zalimden korktukları için hak tarafında yer almazlar. Bu da onların günahını zalimlerin günahıyla eşit kılar ve zalimlerin zulmünde ortak olmalarına neden olur. Bu grup bazen de büyük güçlerden korkmak gerekir diye akıl yürütürler!
Şimdi bu gruba yönelik sözlerim ve bu akıl yürütmeye cevabım şudur: Sizin aklınıza göre bu zalimlerin gücü daha mı fazladır yoksa Allah'ın gücü mü daha fazladır?!
Eğer Allah'ın gücünün daha fazla olduğunu düşünüyorsanız, O'ndan korkmalı, velayeti kabul etmeli ve O'nun emirlerini uygulamalısınız! Diğer bir soru ise, bu çağın zalimlerinin gücü tarih boyunca zalimlerin gücünden daha mı fazladır? Örneğin Firavun, Nemrut, Fil sahipleri gibi... Allah'ın nasıl o zalimleri ve tağutları bu dünyada zillete düşürdüğünü görmüyor muyuz?!
Bu nedenle aynı akılla Allah'tan korkmalı ve O'nun emrine uygun olarak çağın zalimleriyle savaşmalıyız. Yoksa İsrailoğulları gibi "Sen git, Rabbinle düşmanlarla savaş; biz burada oturacağız, şehri kurtardığınızda geliriz!" dememeliyiz!
Sonuç olarak, önümüzde iki yol var: ya hak cephesinde olmalı ve tüm varlığımızla hak için savunma yapmalı, ya da batıl cephesinde olup tağutları desteklemeliyiz.
Bir diğer önemli nokta ise eğer müminler birbirleriyle ciddi olursa ve Allah'ın emirlerine uyarak hareket ederse kesinlikle hem dünyada hem de ahirette galip olacaklardır. Çünkü şeytanların ve kafirlerin hileleri zayıftır. Kuran'da kafirlerin zayıflığı hakkında şöyle buyurulmaktadır: "İman edenler Allah yolunda savaşır; kafirler ise tağut yolunda savaşır. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın; çünkü şeytanın tuzağı zayıftır." (Nisa 76)
Kafir ve zalimlerin bize karşı düşmanlık araçları şunlardır:
1- Genç neslin inançlarını sorgulamak ve zayıflatmak. 2- Çapkınlık, kötü giyinmek ve çıplaklıkla cinsel dürtüleri kışkırtmak. 3- Millet içinde ayrılık ve kargaşa yaratmak. 4- Siyasi, dini, dil vb. farklılıkları kışkırtarak bölünme ve fitne yaratmak ki bu noktada da dikkatli olmalıyız.
Umudumuz, İran milletinin birliği ve onurlu duruşu ile hakkı batıla karşı zafer elde etmesidir.
13/1/2025
Habib Yusufi
Your Comment