Monday 13 January 2025 - 22:02
Göç, İmam Ali'nin (a.s) Sözlerinde İmam Zaman'a (a.f) İnanmak ve Tanımaktır

Havza /  Ayetullah-el Uzma Mekarim Şirazi: "İmam'ın (a.s) özlü sözü şudur ki; her zaman ve mekanda göç, Peygamber (s.a.a) döneminde olduğu gibi devam etmektedir. Ancak bu, müminlerin bir yerden başka bir yere gitmesi anlamına gelmez. Burada kastedilen, Allah'ın delili yani Peygamber'in (s.a.a) gerçek halefini tanımak ve O'na inanmak anlamındadır."

Havza Haber Ajansı'na göre, Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi, Hazreti İmam Ali'nin (a.s) doğum günü vesilesiyle "Gerçek Göç" konusunu ele aldı.

Kısa Cevap:
Peygamber (s.a.a) Medine'deki davetinin başında "göç", imanın bir işaretiydi.Yani başka bölgelerde iman eden kişilerin göç etmeleri ve İslam öğretilerini öğrenmek için Peygamber'in (s.a.a) yanına ulaşmaları gerekiyordu. Ancak daha sonra Hazreti Ali (a.s) bunun anlamını şöyle ifade etti: "Göç ismi, Allah'ın delilini tanımayan kimseye verilmez. Allah'ın delilini tanıyan ve O'na iman edenler göçmendir [her ne kadar görünürde bir seyahat yapmamış olsalar da]. Delil kendisine ulaşmış, O'nu duymuş ve kalbiyle kabul etmiş olan kimseye ise 'mustaz'af' denmez."

Detaylı Cevap:
İmam Ali (a.s), "Nehcü'l-Belaga" adlı eserinin 189. hutbesinin bir bölümünde "göç" meselesine dair net bir açıklamada bulunur. Bilindiği üzere, Peygamber (s.a.a) Medine'deki davetinin başlarında, göç etmek imanın göstergesi olarak kabul edilmekteydi. Yani başka bölgelerde, özellikle Mekke’de iman edenlerin, Peygamber'in (s.a.a) yanına gelmeleri, İslam öğretilerini öğrenmeleri ve müminler topluluğunu güçlendirmeleri gerekiyordu. Ancak İslam'ın Arap Yarımadası üzerindeki hâkimiyeti sonrasında, göç görünüşte anlamını yitirdi. Artık başka bölgelerde iman edenlerin, Peygamber'in (s.a.a) yanına gelmeleri gerekmiyordu; ancak göç, aslında ilk göçün ruhunu yansıtan başka bir anlamda varlığını sürdürdü.

İmam (a.s) bu göç anlamına işaret ederek şöyle der: "Göç, ilk halini korumaktadır. Allah, yeryüzünde yaşayanlara; ister imanlarını gizlesinler, ister açığa vursunlar, ihtiyaç duymamaktadır [ve eğer göç emri vermişse, bu müminlerin düşmana karşı güçlenmeleri içindir]."

Burada "ümmet" (kesre ile) kelimesi, durum anlamına gelir ve imanı ifade etmektedir; yani imanını gizleyen biri anlamındadır. Ancak bazıları "ümmet" (damma ile) okumuşlardır ki bu durumda cümlenin anlamı şöyle olur: İmanını gizleyen ve imanını açığa vuran İslam ümmetinden kişiler.

İmam (a.s), bu özet açıklamadan sonra göçün anlamını daha açık bir şekilde ifade eder ve şöyle der: "Göç ismi, yalnızca yeryüzündeki Allah’ın delilini tanıyan kişiye verilir. Allah’ın delilini tanıyan ve O'na iman edenler göçmendir, [her ne kadar görünürde bir seyahat yapmamış olsalar da]. Delil kendisine ulaşmış, onu duymuş ve kalbiyle kabul etmiş olan kimseye ise 'mustaz'af' denmez."

İmam’ın (a.s) sözlerinin özeti şudur: Göç, her zaman ve her mekânda, Peygamber (s.a.a) dönemindeki gibi varlığını sürdürmektedir; ancak bu, müminlerin bir yerden başka bir yere gitmesi anlamına gelmez. Aksine, Allah’ın delili olan gerçek Peygamberin halefini tanımaları ve O'na iman etmeleri gerektiği anlamındadır. Bir nebevi rivayete göre bu yer değiştirme yoluyla veya yer değiştirmeden gerçekleşebilir. Kendi zamanının imamını tanıyan kişi gerçek göçmendir. Çünkü göçün amacı olan Allah’ın delilini tanıma hedefi ona ulaşmıştır. Böyle olmayanlar ise mustaz'aftır. Bunlar bazen mazeretli, bazen de mazeretsizdir. Tanıma imkânı olmayanlar birinci gruptadır (yani mazeretlidir), tanıma imkânı olup da hareket etmeyenler ise ikinci gruptadır (yani mazeretsizdir).

Tags

Your Comment

You are replying to: .
captcha