Havza Haber Ajansı'nın Tahran'dan aktardığına göre, İslam Mezhepleri Yakınlaştırma Kurumu General Sekreteri Hüccet'ül İslam vel-Müslimin Hamid Şehriyari, Siyonist rejim başbakanının tutuklanma kararı hakkında İslam dünyası alimlerine bir mektup yazarak şu ifadeleri kullandı: "Zalim İsrail rejiminden bugün sadece Batı Asya halkları ve Müslümanlar nefret etmiyor. Geçmiş yıllarda en önemli müttefikleri olarak kabul edilen devletlerin liderleri de artık, en azından görünüşte de olsa, bu rejimle aralarındaki mesafeyi ortaya koymak zorundalar."
Mektubun tam metni şu şekildedir:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Onların dinlerine tâbi oluncaya kadar ne yahudiler ne de Hristiyanlar senden asla râzı olmayacaklardır." (Bakar: 120)
Müslüman milletler bugünlerde zor ve acı bir dönemden geçiyorlar. İşgalci İsrail rejiminin, Filistin ve Lübnan'ın mazlum milletlerini daha açık bir vahşetle katletmesinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Ancak bu zor dönem, Müslüman mücahidlerin ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) ümmetinin direniş güçlerinin yorulmasına neden olmadı. Daha ziyade, daha büyük bir ruhla, daha hayret verici fedakarlıklarla, elbette daha fazla tesis ve zekayla bu suçlu rejimin karşısında duruyorlar.
Bu duruşun meyvesi her geçen gün daha görünür hale geliyor, belki de en önemli başarılardan biri Siyonist rejimin dünya ve uluslararası arenada daha da haysiyetsiz hale gelmesidir. Bugün gaspçı İsrail rejiminden yalnızca Batı Asya bölgesindeki halklar ve Müslümanlar nefret etmiyor. Aksine, geçmiş yıllarda ana müttefiki olarak kabul edilen hükümet başkanları, artık görünürde de olsa bu rejime mesafeli davranmak zorunda kalıyor.
Uluslararası Lahey Mahkemesi kararına uyacaklarını ve bu gaspçı rejimin başbakanının bu ülkelere gitmesi halinde kendisini tutuklayacağını resmen açıklayan Avrupalı ve Avrupalı olmayan hükümetler direnişin bir yıl içinde elde edilen meyveleri ve nimetlerinden sayılır. Aslında bu toplulukların kamuoyu baskısı, hükümetlerin böyle bir pozisyon almasına neden olmuştur.
Şimdi biz Müslüman milletler ve özellikle bu toplumların alimleri kendimize şu soruyu sormalıyız: Bu alanda gerekli ve yeterli önlemleri aldık mı? Biz dindar seçkinler, iktidardaki hükümetlerimizi Siyonist rejime karşı daha ciddi ve etkili bir tavır almaya ikna edebildik mi?
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, gaspçı Siyonist rejimle savaşmak ya da en azından bu rejimle her türlü ilişkiden ve bağlantıdan kopmak, her ne kadar dini bir görev, hatta insani bir görev olarak bütün işgal yıllarında istendiyse de, bugün olduğu kadar kolay olmamıştı. Ancak bu rejimin haysiyetsizliğinin meşhur olduğu ve Batı'daki en yakın dost ve müttefiklerinin, görünürde bile ondan yollarını ayırdıklarını ilan etmek zorunda kaldıkları bugün, İslam toplumlarının, özellikle de alim ve hükümetlerin görevi her zamankinden daha fazladır.
Biz İslam dünyasının alimleri, yöneticilerimize iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak görevine sahibiz ve bugün en büyük iyilik, tarihin en iğrenç ve alçak rejimine karşı direnişe eşlik etmek ve desteklemektir. Çünkü en büyük kötülük bu rejimin suçlarına eşlik etmek ya da ona karşı sessiz kalmaktır. Biz İslam dünyasının alimleri, yöneticilerimize Kur'an-ı Kerim'in İslam düşmanlarını memnun etmemeleri yönündeki talimatlarını hatırlatmakla yükümlüyüz. Çünkü bu yazının başındaki ayete göre onlar asla sizden memnun olmayacaklar ta ki onların dinine uyasınız.
Bu nedenle, Müslüman milletin daha çok birlik ve beraberliği ile bu meydana gelen benzersiz uluslararası atmosferden tam olarak yararlanması gerekir. Bizler de toplumsal nüfuzumuzla hükümetlerimizden Siyonist rejime karşı daha sorumlu ve katı bir duruş sergilemesi, İslam ülkeleri sınırlarından menfaat sağlamanın veya kaynak aktarmanın her türlü yolunu engellemesini talep etmeliyiz.
Hamid Şehriyari
21 Aralık 2024
Your Comment