Havza Haber Ajansı’nın aktardığına göre, Merhum Ayetullah el-Uzma Safi Gülpayigani’nin Fatımiye günleri vesilesiyle kaleme aldığı yazı, aziz okuyuculara takdim edilmektedir:
Ehl-i Beyt’in (a.s), özellikle Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) yüce makamını ve varlıklarının bereketlerini anlatmaya nereden başlanabilir ve ne söylenebilir?
Şunu iyi bilmeliyiz ki sahip olduğumuz her şey Ehl-i Beyt’in (a.s) bereketindendir. Onlardan başka kim ne söylerse söylesin, insan dikkatlice düşündüğünde bu sözlerin bir dayanağının olmadığını görür ve onlara güvenmenin doğru olmadığını anlar.
Her şey Ehl-i Beyt’in (a.s) öğretisindedir. Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Ben aranızda iki değerli emanet bırakıyorum: Allah’ın Kitabı ve Ehl-i Beyt’im (a.s).”
Yani her şeyi Ehl-i Beyt’ten (a.s) alın, onlardan başkasından almayın.
Peygamber Efendimiz (s.a.a) ayrıca şöyle buyurmuştur:
“Ne onlardan önce gidin, ne de geride kalın. Eğer onlardan önce giderseniz sapıtırsınız, geride kalırsanız helak olursunuz.”
Hazreti Fatıma’nın (s.a) merkezi rolü ve yüceliği
Ehl-i Beyt (a.s) arasında Hz. Fatıma Zehra (s.a) özel bir merkezî role, yüksek bir makama ve yüceliğe sahiptir; tüm İmamlar (a.s) onun varlığıyla gurur duyarlar. Aslında o mübarek şahsiyet, tüm Ehl-i Beyt için bir delildir; yani kendi haklılıklarını ve zalimlerin, haksızlık yapanların batıllığını ispat etmek için o yüce şahsiyete dayanırlar. Tüm Ehl-i Beyt hüccettir (delildir) ancak Hz. Fatımatü’z-Zehra (s.a) bu açıdan en büyük delil olmuştur.
Hz. Fatıma (s.a) Âlemlerin Hanımefendisi, Peygamber Efendimizin (s.a.a) can parçası ve Allah’ın Veli’sinin (a.s) eşidir. O, Mubahale olayında Kur’an-ı Kerim’in hükmüyle bu kutlu olaya katılma şerefine sahip tek kadındı. Ehl-i Beyt (a.s) arasında baba, eş ve çocukları gibi masumiyet ve temizliğe sahip olan yegâne hanım olarak bu yüksek makama erişmişti.
O, nübüvvet makamı dışında ahlak, ilim ve kemâlât açısından babasına tam anlamıyla benzerdi. Diğer İmamlar (a.s) gibi onun davranışları, sözleri ve hayatı, din, şeriat ve Allah’ın hükmünün delili ve örneğiydi.
O, imametin anlamı olan ilim ve rehberlik noktasında da bu makama sahipti ve İslam’ın ilk hanımı olarak iffet, masumiyet, haysiyet ve örtünme konusunda örnek ve model bir şahsiyetti.
Fedek Hutbesi: Hz. Fatıma’nın (s.a) mucizelerinden biridir
Hz. Fatıma’nın (s.a) mucizelerinden biri, o büyük hanımefendinin yaptığı bu hutbedir. O, Peygamber Efendimizin (s.a.v) vefatı ve ardından gelen büyük felaketler ile sarsılmış, zor bir dönemde bu hutbeyi kaleme almış ve nefis bir belagat ve fesahatle ortaya koymuştur. O kadar yüksek bir ifade gücüne sahiptir ki Emir el-Müminin Ali (a.s) her ne kadar bütün belagatçilerin lideri ve en seçkin sözcüsü olsa da o dönemin baskıcı atmosferi o türde derin, etkileyici ve kalıcı bir konuşma yapmasına imkân vermemiştir.
Hz. Sıddîka Tâhire’nin (s.a) yüceliği öyle büyüktü ki o tarihi toplantıda onun hutbe okumasına engel olamadılar. Hutbesi öyle etkiliydi ki sanki Peygamber Efendimiz (s.a.v) bizzat oradaymış gibi bir etki bırakmıştı ve birçok kişi, o hakikatler ortaya konurken ağlamaktan kendini alamamıştır.
Sonuç olarak bu hutbe son derece yüksek anlamlar içerir ve Ehl-i Beyt’in (a.s) mucizelerindendir. Bu yüzden İkinci Hicri yüzyılda yazılmış olan “Belâgat el-Nisâ” gibi eserlerde bu hutbe nakledilmiştir.
Elbette o büyük zatın (s.a) faziletleri çoktur. Peygamber Efendimiz (s.a.a), Hz. Fatıma’yı (s.a) teselli etmek ve onun gönlünü ferahlatmak için şöyle buyurmuştur:
“Ey Fatıma! Müjde sana ki, Mehdî (a.s) senden olacaktır.”
Bu çok önemli bir husustur ki Peygamber Efendimiz (s.a.a) kainatın en yüce şahsiyeti, sevgili ve tek kızı Hz. Fatıma’yı (s.a) yaklaşan sıkıntılar ve zorluklarla yüzleşmeye hazırlarken ona bu şekilde teselli verir: “Mehdî (a.s) senden olacaktır.” yani her şey seninle ve senin içindir, dünyanın dönüşü senin etrafında ve hak ile batıl arasındaki zafer, nur ile zulmet arasındaki galibiyet seninledir.
Sonuç olarak Hz. Fatıma’nın (s.a) yüceliği hakkında söylenecek çok şey vardır. Fatımiyye’nin anılması, Fatıma’nın duruşu, Fatıma’nın hayat tarzı, Fatıma’nın takvası, ibadeti, ilim ve hikmeti her zaman programlarda yer almalı, konuşmalarda, eserlerde ve her uygun fırsatta bu değerler yeniden vurgulanmalıdır.
Hz. Fatıma’ya (s.a) yönelik o büyük sıkıntılar açık bir şekilde belirgindir. Öyle ki İbn-i Esir, el-Nihâye gibi bir eserde -o kitap bir lugat kitabı olmasına rağmen ve İbn-i Esir sünni bir âlimidir- Peygamber Efendimizin (s.a.a) vefatından sonra yaşanan bu acıları anlatmaktan kendini alamamış ve bunları herkese duyurmuştur.
Tarih insanlara doğru bir şekilde aktarılmalıdır; Hz. Fatıma’nın (s.a) sözleri özellikle o büyük ve etkileyici hutbe onun mucizelerinden biridir, bu sözlerin tüm dünyaya duyurulması gerekmektedir.
Bu Fatımiyye günlerinde o yüce şahsiyetin masumiyyet özelliği kutlanmalı ve onurlandırılmalıdır. Tüm insanlar bu günlerde İslam’ın tek hanımefendisi, Rahmet Peygamberinin değerli kızı Hz. Fatımatü’z-Zehra’ya (s.a) olan sevgilerini ve bağlılıklarını açıkça ortaya koymalıdır.
Bugün Hz. Fatıma’yı (s.a) örnek alarak yaşamaya ihtiyacımız var. Toplumumuz o yüce hanımefendinin aile hayatı ve çocuk eğitimi konusundaki en güzel ve en doğru yöntemlerine yönelmek zorundadır.
Bugün Hz. Fatıma’nın (s.a) sözleri sadece kadınlar için değil tüm insanlar için bir yaşam rehberi olmalıdır. O, kadının gerçek değeri ve onurunu tüm dünyaya gösterdi ve şöyle buyurdu:
“En hayırlı kadın odur ki, ne yabancı bir erkek onu görsün ne de o, yabancı bir erkeği görsün.”
İşte bu yüzden Hz. Fatıma (s.a) bugünden kıyamete kadar bilinçli, Allah’a gönülden bağlı ve hakkı arayan insanların kalplerinde daima canlı kalacaktır.
Fatımiyye, zulme karşı haykırmak demektir
Fatımiyye, bir tarihtir, Fatımiyye zulme karşı haykırıştır, hak ile batılın zaferi için cihad etmek demektir. Son olarak Fatımiyye İmam Mehdi’nin (a.s) ilahi ve küresel hükümetinin günü demektir.
Evet! Fatımiyye Aşura’dır, Fatımiyye Kadir Gecesi’dir, Fatımiyye Gadir Hum günü ve Şaban ayıdır. Fatımiyye nurun zulmete karşı zaferi demektir.
Hz. Fatıma’nın (s.a) faziletlerinin ışığında din, Ehl-i Beyt’in (a.s) velayeti, İslam ve Kur’an’ın öğretileri, ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) risaleti tüm boyutlarıyla anlatılmalı ve yayılmalıdır.
Bununla birlikte bid’atler, yabancılaşmalar, düzensizlikler, günahlar, haramların yayılması, ahlaki yozlaşma, cehalet ve sapkınlıkla mücadele edilmelidir.
Ehl-i Beyt’in (a.s) yolu bilgi, hikmet ve uyanışın yoludur; farkındalık, adalet, eşitlik ve akıl ile nurani düşüncelerin eğitimidir. Hepimizin bu fırsatları değerlendirerek bu yolu anlatmamız, Fatımiyye’nin nurla dolu meclislerine saygı göstermemiz ve onlardan tam anlamıyla faydalanmamız gerekir. En önemli sorumluluğumuz ise Hz. Fatıma’nın (s.a) sevgili oğlu İmam Mehdi’nin (a.s) zuhurunu hızlandırmak için Allah’a dua etmek, yalvararak O'nun gelmesini dilemek ve bu duaları içtenlikle yapmak olmalıdır.