۱۳ آذر ۱۴۰۳ |۱ جمادی‌الثانی ۱۴۴۶ | Dec 3, 2024
امام صادق

Havza / Herhangi bir araştırmacı, büyük alimlerin ve düşünürlerin eserlerini incelediğinde, İmam Sadık (a.s.)'ın sadece Ehl-i Beyt (a.s.) mezhebinin mensupları tarafından değil, aynı zamanda mezheplerinin karşıtları olan alimler tarafından da övüldüğünü ve onun daha bilgili ve fakih olduğuna dair itiraflarda bulunduklarını fark edecektir. İmam Sadık (a.s.)'ın ilmi derinliği, hem Şii hem de Sünni dünyasında geniş bir takdirle karşılanmış ve onun üstün ilmi ve fakihliği kabul edilmiştir.

Havza Haber Ajansı'nın haberine göre, Ayetullah el-Uzma Safi Golpaygani tarafından, İmam Cafer Sadık (a.s.)'ın doğum günü vesilesiyle kaleme alınan bir yazıda, soru-cevap formatında o Hazretin hayatına dair bazı ilmî ve manevi konulara açıklık getirilmiştir.

Soru: İlk sorumuz, Ehl-i Beyt (a.s.) arasında, İmam Sadık (a.s.)'ın diğer tüm büyük şahsiyetlerden daha fazla İslami ilim ve öğretileri yaymada başarılı olmasının sebebinin ne olduğudur. Bunun nedeni nedir?

Cevap: İmam Sadık (a.s.)'ın, tüm Ehl-i Beyt (a.s.) arasında İslami ilim ve öğretileri yaymada bu kadar başarılı olmasının sebebi, o dönemdeki siyasi şartların, bu ilmî ve dini bilgilerin yayılmasına uygun bir zemin hazırlamış olmasıdır. O zamanlar, Emevi hükümetinin zayıfladığı ve halkın bu yönetime karşı isyan ettiği bir dönemde bulunuyordu. Abbâsî hükümeti kurulmuş olsa da, başlarda bilimsel okullara ve dini eğitime etki edebilecek kadar güçlü değildi. Bu durum, ilme ve bilgiye ilgi duyan insanlar için fırsat yaratmış ve İmam Sadık (a.s.)'a, İslam'ın derinliklerine dair bilgileri yayma imkânı sağlamıştır. Bu fırsattan yararlanan birçok kişi, İmam Sadık (a.s.)'tan ilim öğrenmek için ona yönelmiş ve İmam, o dönemde gizli kalan bazı İslamî hakikatleri halkla paylaşma imkânı bulmuştur. Bu yüzden, İmam Sadık (a.s.)'ın ilmi faaliyetleri, özellikle Şii mezhebinin "Caferi" olarak anılmasına neden olmuştur, çünkü İmam, İslam ilimlerini en geniş şekilde yayarak halk arasında bu öğretileri en belirgin şekilde temsil etmiştir.

Soru: İmam Sadık (a.s.)'ın, Şii ve Sünni büyük alimleri arasındaki konumu nedir?

Cevap: Herhangi bir araştırmacı, büyük alimlerin ve düşünürlerin eserlerini incelediğinde, İmam Sadık (a.s.)'ın sadece Ehl-i Beyt (a.s.) mezhebinin mensupları tarafından değil, aynı zamanda mezheplerinin karşıtları olan alimler tarafından da övüldüğünü ve onun daha bilgili ve fakih olduğuna dair itiraflarda bulunduklarını fark edecektir. İmam Sadık (a.s.)'ın ilmi derinliği, hem Şii hem de Sünni dünyasında geniş bir takdirle karşılanmış ve onun üstün ilmi ve fakihliği kabul edilmiştir.

Örnek olarak Hanefi mezhebinin rehberi Ebu Hanife şöyle demektedir: "Ben, Cafer bin Muhammed'den daha fakih birini görmedim." Bu ifade, Ebu Hanife'nin İmam Sadık (a.s.)'ın fakihlikteki üstünlüğünü açıkça kabul ettiğini göstermektedir.

Bir diğer örnek, hem Şii hem de Sünni alimleri tarafından kabul edilen güvenilir bir hadisçi olan İbn Akdeh, "Esma'ü’r-Ricali’l-Ladhina Ruvvâ an Es-Sâdiq (a.s.)" adlı bir kitap yazmış ve bu kitapta, İmam Cafer Sadık (a.s.)'tan hadis rivayet eden dört bin kişinin ismini zikretmiştir. Bu, İmam Sadık (a.s.)'ın ilmî etkisinin ne kadar geniş bir alana yayıldığını ve onun ilmî mirasını takip eden çok sayıda âlim olduğunu göstermektedir.

Bir başka örnek ise, Necâşî'nin "Rical" adlı kitabında, Ahmed b. İysâ el-Aş'arî'nin rivayetini aktarır. Ahmed b. İysâ, hadis öğrenmek için Küfe'ye gitmiş ve orada Hasan b. Ali el-Veşa ile karşılaşmıştır. Hasan b. Ali el-Veşa, ona şu şekilde demiştir: "Ben, Küfe camisinde 900 şeyh gördüm, hepsi de: 'Bize Cafer bin Muhammed hadisini rivayet etti' diyordu." Bu, İmam Sadık (a.s.)'ın hadis ilminde ne kadar etkili ve saygın bir şahsiyet olduğunu ve onun rivayetlerinin ne kadar geniş bir şekilde aktarıldığını gösterir.

Aynı zamanda bu örnekler, İmam Sadık (a.s.)'ın ilmî konumunun, hem Şii hem de Sünni alimleri tarafından takdir edildiğini ve onun ilmî mirasının çok geniş bir şekilde yayıldığını kanıtlamaktadır.

Soru: İmam Sadık (a.s.)'ın 4000'den fazla talebe yetiştirdiği biliniyor. Peki, bu talebeler yalnızca İslami ilimler alanında mı yetiştirilmiş, yoksa deneysel bilimler konusunda da öğrencileri olmuş mudur?

Cevap: İmam Sadık (a.s.)'ın talebeleri yalnızca İslami ilimlerle sınırlı kalmamıştır. Onun ders halkalarında, kelam, fıkıh, tefsir ve hadis gibi İslami ilimlerin yanı sıra, doğa bilimleri alanında da çok sayıda öğrenci yetişmiştir. İmam Sadık (a.s.), kimya, tıp, anatomi, botanik, astronomi, fizik, matematik ve organik bilimler gibi çeşitli alanlarda da öğrencilere ilim öğretmiştir.

İbn Akdeh, hadis ve rical ilimlerinde uzman bir alimdi ve İmam Sadık (a.s.)'ın dört bin talebesinin isimlerini eserinde toplamış, her bir talebesinden İmam Sadık (a.s.)'ın sözleri ve hadisleri hakkında bilgi almıştır. Ayrıca, Tevhid-i Mufaddal ve Risaletü’l-İhlîlce gibi eserler ve İmam Sadık (a.s.)'ın zındıklar ve materyalistlerle yaptığı tartışmalar, onun tıp, anatomi ve maddelerin özellikleri konusundaki geniş bilgisini kanıtlar niteliktedir.

Bu bilgiler, İmam Sadık (a.s.)'ın yalnızca dini ilimlerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda dönemin bilimsel ve felsefi alanlarında da derin bir bilgiye sahip olduğunu ve talebelerini her iki alanda da yetiştirdiğini göstermektedir.

Soru: Büyük bir kimya bilgini olan Câbir bin Hayyân, İmam Sadık (a.s.)'ın öğrencisi midir?

Cevap: Evet, doğru. İmam Sadık (a.s.)'ın, özellikle kimya gibi bilimlere büyük bir ilgisi olduğu ve bu alanda dersler verdiği bilinmektedir. Kimya, İmam Sadık (a.s.)'ın öğrettikleri arasında yer almaktadır ve o dönemdeki talebeleri, bu alandaki derin bilgilerini ondan almışlardır. Câbir bin Hayyân, İmam Sadık (a.s.)'ın talebelerinden biri olarak kabul edilen büyük bir kimyacı ve alimdi. Câbir, İmam Sadık (a.s.)'ın ilmî öğretilerinden büyük ölçüde faydalanmış ve kimya alanındaki çalışmalarını bu ilimden beslemiştir.

Eğer Câbir bin Hayyân’ın, İmam Sadık (a.s.)'tan aldığı dersler ve yaptığı bilimsel araştırmalar zamanında daha fazla dikkate alınsaydı ve o dönemdeki ilimlere gereken önem verilseydi, bugün Batı, Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerin büyük ölçüde İslam medeniyeti ve Müslüman bilim insanlarına borçlu oldukları bilimsel ve teknolojik ilerlemelere muhtaç olmayacaktık.

İmam Sadık (a.s.)'ın bilimsel katkıları, yalnızca dini alanda değil, aynı zamanda modern bilimin temellerinin atılmasında da önemli bir rol oynamıştır.

İmam Sadık (a.s.)'ın Câbir bin Hayyân'ın hocası olduğu ve Câbir'in onun derslerinden elde ettiği ilmî bilgilerin, bilim insanlarının araştırmalarına ve ilmî çalışmalarına yön verdiği konusunda hiçbir şüphe olmamalıdır. Ya‘kî, "Mirâtu’l-Cinân" adlı eserinde İmam Sadık (a.s.) hakkında şunları söylemektedir: "İmam Sadık (a.s.)'ın, özellikle tevhid ilmi ve diğer ilimlerde değerli ve derin ifadeleri vardır. Onun talebesi olan Câbir bin Hayyân, bu değerli bilgilerden yararlanarak bir kitap yazmıştır. Bu kitap, bin sayfa içermekte olup, 500 risaleyi kapsamaktadır."

Bu açıklama, İmam Sadık (a.s.)'ın sadece dini ilimler alanında değil, aynı zamanda derin felsefi ve ilmî konularda da geniş bir bilgiye sahip olduğunu ve talebesi Câbir bin Hayyân'ın, bu değerli ilmî mirası toplayarak bir eser ortaya koyduğunu vurgulamaktadır. bir'in bu kitapları, İmam Sadık (a.s.)'ın ilmî öğretilerinin, o dönemin bilim insanları için ne kadar önemli bir kaynak teşkil ettiğini ve bu bilgilerin, İslam dünyasında bilimsel araştırmaların gelişmesine katkı sağladığını göstermektedir.

Holmyard, büyük bir kimya bilgini, Câbir bin Hayyân’ın İmam Sadık (a.s.)'ın öğrencisi olduğunu açıkça belirtmiştir.

Şiilerin büyük alimi ve zahid olan Seyyid İbn Tavus, şöyle demektedir: "İhtiyaç duyduğum bir kitabı, İmam Sadık (a.s.)'ın talebelerinden olan Câbir bin Hayyân’a ait olarak gördüm; o, Şii alimlerinden biri olup, Sadık (a.s.)'ın ashabından birisidir."

Bu açıklama, İmam Sadık (a.s.)'ın yalnızca İslami ilimlerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda evrenin sırları, gök cisimleri, güneş ve ayın hareketleri ve astronomi gibi konularda da derin ilmi çalışmalar yaptığına işaret etmektedir. İmam Sadık (a.s.), Allah'ın yarattığı varlıkların çeşitliliği ve farklı şekil ve renkleri aracılığıyla, yaratıcının birliğini ve kudretini insanlara öğretmiştir. Onun ilmî katkıları, sadece dini değil, aynı zamanda kozmolojik düşünceyi de kapsayarak, insanlara evrenin hikmetlerini anlamalarına yardımcı olmuştur.

Comment

You are replying to: .