Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Allame Hilli Festivali genç araştırmacıları onurlandırmak amacıyla düzenlenen bir festivaldir. Bu festivale gönderilen eserler bölgesel düzeyde değerlendirilmektedir ve şu anda tüm iller kendi yerel festivallerine sahiptir. Ayrıca 11. Ulusal Festival’den itibaren Allame Hilli Okul Festivali de başlatılmıştır. Allame Hilli Festivali, üç aşamada düzenlenmektedir: İslami İlim Okullarında, İl ve ülke çapında.
Şu anda bilimsel eserler incelenmiş ve ödüllendirilen kişiler belirlenmiştir. Havza Haber Ajansı muhabiri, ödül alan araştırmacılardan biri olan Hüccet’il İslam Seyyid Mehdi Ganizade ile yaptığı araştırma üzerine bir röportaj gerçekleştirmiştir. Bu röportaj aşağıda yer almaktadır:
Öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Seyyid Mehdi Ganizade, 1990 doğumluyum. Tahran’daki İmam el-Kaim Medresesi’nde doktora talebesi olarak eğitim aldım ve aynı zamanda Petrol Mühendisliği alanında yüksek lisans yaptım. Şu anda Terbiyet-i Müderris Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi alanında doktora eğitimime devam etmekteyim (2024 girişli). Ayrıca üniversitede araştırma görevlisiyim. Allame Hilli Festivali’nde “Yönetimde Maneviyat: Devrim Liderinin Görüşlerine Dayalı olarak, Kur’an-ı Kerim ve Sahife-i Seccadiye’ye Vurgu” konulu makalemle doktora düzeyinde 3. sırayı kazandım.
Sizce bir yöneticinin sahip olması gereken özellikler nelerdir?
Yönetim, hem bağlılık hem de uzmanlık gerektirir. Yönetimin bir bilim olduğunu kabul etmek gerekir. Kurumlardaki erteleme ve motivasyon eksikliği gibi sorunlar uzman çözümleri gerektirir. Devrim liderinin sözleri ve İmam Ali’nin (a.s.) Nehc-ül Belâğa’daki yöneticilikle ilgili tavsiyeleri, bu bilimin zirvesini gösterir. Yaratılış yönetimini yüce Allah gerçekleştirir. Eğer Allah’tan başka bir paydaş olsaydı, kesinlikle bozulma ve haktan sapma olurdu. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle ifade edilmektedir: “Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, her şey bozulurdu” (Enbiya 22). Allah kullarının ibadetini sağlamak için peygamberleri ve eyliyaları gönderdi ki bu yönetim, insanların yaşam tarzlarında da geçerli olsun. İslami hükümet de insanlığı ıslah etmek için gelmiştir.
Bir diğer önemli nokta ise yönetimin hem bağlılık hem de uzmanlık gerektirdiğidir. Yönetim bir bilimdir ve kurumlardaki erteleme ve motivasyon eksikliği gibi sorunlara ancak uzman çözümlerle yaklaşılabilir. Devrim liderinin görüşleri ve İmam Ali’nin (a.s.) Nehc-ül Belâğa’daki yöneticilik tavsiyeleri bu bilimin en yüksek düzeyini yansıtır.
Bugünün yöneticilik sorunları nelerdir?
Bugünün yöneticilik sorunları, bazı kişilerin yönetimi bir bilim olarak görmemesi ve bu konuda öğrenme ihtiyacı hissetmemesidir. Bir diğer sorun ise yönetimle ilgili uzmanlıkların, örneğin motivasyon sağlama, ödüllendirme ve ceza verme, hedef belirleme gibi konuların yeterince kazandırılmamış olmasıdır. Bazı yöneticiler Batı’nın anlam ve bilimsel yöneticilik anlayışında sıkışıp kalmışlar ve İslami yönetim anlayışına inanmadıkları için bu alanda yeterli bilgi ve uygulamayı geliştiremiyorlar.
Yönetimde maneviyat ne anlama gelir ve yönetime etkisi var mıdır?
Yönetimde maneviyat yöneticinin kalpten bir bağla Allah ile ilişki kurarak, nefsani arzularından uzaklaşması anlamına gelir. Bir yönetici sadece kendi iradesiyle maneviyat kazanamaz. Allah, “Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı.” (Nur 21) der. Yani insan sadece kendisine dayanarak arınamaz ve maneviyatı bir kurumda akışa sokamaz. Maneviyat, Allah’ın yardımı ve rehberliği ile gerçekleşir. Bir yönetici Allah ile gerçek bir bağ kurarak olağanüstü bir güç kazanabilir. Bunun örneği Şehit Kasım Süleymani’dir; manevi temelli bir yönetim anlayışıyla, dünyayı tekfirci gruplardan kurtarmıştır. Bu tür kahramanlıkların bilimsel ve derinlemesine incelenmesi gerekir; sadece anı anlatımı ve şehitlerin hayat hikayeleriyle sınırlı kalmamalıdır.
Maneviyatın yönetimdeki rolü ve İslami yönetim anlayışının başarıya ulaşmasındaki etkisi
Maneviyat bir yönetici için uzmanlık gerektiren bir konudur ve yönetimdeki etkisi kesindir. Devrim lideri, bir yöneticinin sorumluluğu arttıkça Allah ile olan bağlantısının da güçlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Manevi temelli bir yönetim detaylara riayet edilerek gerçekleşir ve bunun en güzel örneği Şehit Kasım Süleymani’nin yönetim anlayışıdır. Yönetici performansının İslami bir şekilde gerçekleşmesi ve İslami organizasyon yönetiminin sağlanması, her zaman İslam düşünürlerinin ve bilim insanlarının endişesi olmuştur. Diğer taraftan bu durum ülkenin de ihtiyacıdır. Günümüzde farklı öğretiler yıllarca süren denemelere rağmen insanlık ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmış ve uzun yıllar süren kötü yönetim ve maddi manevi ezilmişlik nedeniyle insanlığın ruhsal yaralarını iyileştirememiştir. Ancak İslam Devrimi’nin ardından, İslamî öğretilere dayalı yeni bir yönetim anlayışı dünya çapında ortaya çıkmış ve bu, dünya mazlumları için umut kaynağı olmuş ve bir örnek model teşkil etmiştir.
Yöneticiler ve kamu görevlileri ülkenin gelişimi ve ilerlemesinde ne kadar etkili olabilir?
Genel olarak bir ülkenin büyümesi ve gelişmesi yöneticiler ve hükümet yetkililerine bağlıdır. İmam Humeyni (ra), eğer ülke yöneticileri saparsa bunun toplum üzerinde kötü bir etkisi olacağını vurgulamaktadır. Bu nedenle İslami bir sistemde yönetim tarzı hem İslami değerlerin hassasiyeti hem de ülke üzerindeki uluslararası baskılar nedeniyle daha da önemli hale gelmiştir. Bu durumda, İslam temelli bir yönetim modeli ve anlayışının sunulması devrim hedeflerinin ilerlemesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Devrim lideri yalnızca İslami ve devrimci yönetimi ülkeyi ileriye taşıyacak ve engelleri kaldıracak tek yöntem olarak görmektedir. Kendisi İslami devrimin ve İslam devleti kurma sürecinin başarısızlıklarını, ülke içindeki yöneticilerin zayıflıkları ve içsel sorunlarıyla ilişkilendirmektedir. Ülkenin tüm problemlerinden çıkış yolunun örgütsel yönetim yöntemlerinin düzeltilmesi ve savunma döneminde örneği görülen yönetime geri dönülmesi gerektiğini ifade etmektedir.
İnsanları doğru yaşam ve İlahi kul olma yolu üzerine her türlü yönetim yönlendirebilir mi?
Kesinlikle hayır. Bugüne kadar dünyada var olan yönetimler insaklıktan acıyı ve ıstırabı uzaklaştıramamıştır. Örneğin Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda yaklaşık 100 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Birçok savaş çoğunlukla Amerika tarafından başlatılmış ve milyonlarca insanın ölümüne ve sakatlanmasına yol açmıştır. Hırs temelli bir yönetim, dünyaya sadece acı ekler. Şeytanın ve yandaşlarının amacı insanları aldatmak ve yönetim anlayışını saptırmaktır. Yönetim saparsa ve şeytani bir yönetim anlayışı egemen olursa, hükümetler ve topluluklar halkı saptırmaya yönelik araçlar haline gelir ve şeytanın işi kolaylaşır.
Bugün dünya zulümkar yönetimlerden nasıl yorgun düşmüştür?
Günümüz dünyası, zulümkar yönetim anlayışlarından bıkmış ve yorulmuştur. Gazze meselesi özellikle düşünce ve kültür peşinde olan insanlar için yeni fikirleri kabul etmeye olanak sağlayan bir zemin oluşturmuştur. Hatta dünya çapında bilimsel çevrelerde “Yönetimde Maneviyat” (Spirituality in Management) kavramı gündeme gelmiş ve bu alanda birçok makale kaleme alınmıştır. Bu, onların da sadece maddi unsurlara dayalı bir yönetim anlayışıyla başarılı bir organizasyon kurmanın mümkün olmadığına dair bir farkındalık geliştirdiklerini göstermektedir.
Son olarak hangi tavsiyede bulunursunuz?
Ülkemizin mevcut sorunlarından çıkabilmek için savunma döneminin büyük komutanlarının yönetim tarzına geri dönmemiz gerektiğine inanıyorum. Devrimci yönetim anlayışı, liderimizin düşünsel sisteminde birçok önemli unsuru barındırır. Bir yönetici, kişisel olarak bu unsurları güçlendirip sağlamlaştırmadığı sürece ne kurumlarda ne de toplumda başarıya ulaşabilir.
Your Comment