Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Lübnan’da ateşkes anlaşmasıyla eş zamanlı olarak Soçi Mutabakatı’nın üzerinden beş yıl geçmesinin ve Suriye’nin kuzeyinde savaşın durmasının ardından, Tahrir el-Şam teröristleri Halep ve doğu İdlib çevresinde kapsamlı bir operasyon başlattı.
Teröristlerin modern askeri teçhizatlarla donatılmış şekilde Suriye’deki vekalet savaşı kapsamında gerçekleştirdikleri bu operasyonun boyutu, zamanlaması, genişliği ve şiddeti, operasyonun arkasında detaylı bir planlama yapıldığını ve siyasi, güvenlik ve askeri hedeflerin bulunduğunu göstermektedir.
Bazı medya kuruluşlarının Tahrir el-Şam terör grubunun lideri Ebu Muhammed el-Cevlani’nin bu operasyonlardaki rolünü öne çıkarmaya çalışmasına rağmen en iyimser senaryoda bile bu operasyonun ABD, Siyonist rejim ve onların bazı bölgesel müttefikleri tarafından yönetilen ortak bir harekât merkezi tarafından planlandığı ve desteklendiği açıkça görülmektedir. Geçmişte olduğu gibi paralı teröristler yalnızca piyade rolü oynamaktadır.
Bu bağlamda Havza Haber Ajansı’nın Tahran muhabiri, İran Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı'nın İdeolojik ve Siyasi İşler Başkanı Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Ali Saidî ile yaptığı söyleşide Suriye’deki terör faaliyetlerinin yeniden artış nedenleri, ABD ve İsrail’in Suriye’deki hedefleri, Siyonist rejimin Lübnan’daki yenilgisi ile Suriye’ye saldırısı arasındaki ilişki gibi konuları ele aldı. Söyleşinin özetini aşağıda okuyabilirsiniz:
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Öncelikle Suriye’deki terör faaliyetlerinin perde arkası ve bu faaliyetlerin neden yeniden yükselişe geçtiği konusunda görüşlerinizi paylaşır mısınız?
“Teröristlerin yeniden hareketlenmesi, Siyonist rejimin desteği ve ABD’nin yeşil ışığıyla gerçekleşmiştir. Bu durum direnişin ABD ve Siyonist rejimin hedeflerine karşı oynadığı kritik rol ve Suriye’nin direniş eksenindeki stratejik konumuyla doğrudan ilişkilidir.
Suriye’deki Yeni Fitnelerin Nedenleri ve Faktörleri
1.Suriye’nin Direniş Eksenindeki Konumu:
Siyonist rejimin 70 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürmesine ve bazı ülkeleri müzakere masasına çekmesine rağmen (örneğin Camp David ve Oslo Anlaşmaları) Suriye bu süreçte Filistin davasına olan desteğinden ve Siyonist rejime karşı kararlı duruşundan asla taviz vermemiştir. Bu istikrarlı duruş düşman cephesi için büyük bir maliyet ve ciddi bir engel teşkil etmiştir.
Geçmiş dönemde Suriye’yi direniş ekseninden koparmak için kaos çıkaran grupları destekleyen düşmanlar, direniş cephesinin, özellikle de Şehit General Kasım Süleymani’nin saha yönetimiyle başarısızlığa uğradılar. Bu başarısızlığa rağmen Suriye direnişin ön saflarında durmaya devam etti.
Suriye, direnişin ön cephesi olarak bölgedeki ülkeleri Lübnan ve Filistin gibi direniş hücrelerine bağlayan stratejik bir halkadır. Aynı zamanda Siyonist rejime karşı mücadelenin ilk hattıdır. Bu durum Suriye’nin direniş cephesindeki yerini daha da kritik ve önemli hale getirmektedir.
2.Suriye’nin Hizbullah’ın Savunma Gücündeki Rolü:
Suriye’nin direniş eksenindeki bir diğer güçlü yönü Hizbullah’ın bölgedeki savunma gücünün güçlendirilmesindeki rolüdür. İran, İslam dünyasının merkezi olarak İran, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Bab el-Mendep Boğazı ve Yemen’e kadar geniş bir direniş hattının oluşumunda önemli bir rol oynadı ve oynamaktadır. Ancak Suriye, direnişin pekiştirilmesi ve Hizbullah’ın konumunun güçlendirilmesinde kritik bir etki yapmıştır.
Aynı zamanda Hizbullah, Suriye’deki önceki dönemlerdeki isyanları bastırmak ve Suriye’nin bağımsızlığını korumak adına önemli bir rol oynamıştır.
Bu nedenle Suriye’ye yönelik artan baskılar ve ülkede yeniden kaos yaratma çabalarının ardında Suriye’nin Hizbullah ile olan stratejik ilişkisi ve bu ülkenin direniş eksenindeki kritik rolü yer almaktadır.
3.Suriye’nin Normalleşme Planlarına Karşı Duruşu:
Suriye Arap dünyasında önemli bir rol oynayarak Amerika’nın İsrail ile diğer Arap ülkeleri arasında normalleşme ilişkileri kurma planlarına karşı güçlü bir direniş sergilemiştir ve bu duruşunu da sürdürmektedir. Son yıllarda özellikle Donald Trump’ın Amerika Başkanlığı’nın ilk döneminde, Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için yoğun çabalar harcanmıştır. Bu süreçte Birleşik Arap Emirlikleri, Fas ve bazı diğer Arap ülkeleri İsrail ile normalleşme adımlarını atmış ve Suudi Arabistan’ın da bu sürece katılmasıyla ilgili spekülasyonlar artmıştı. Ancak Aksa Tufanı operasyonu durumu değiştirmiştir. Bu süreçte Suriye açık bir stratejiyle bu plana karşı durdu ve Filistin’e olan desteğini sürdürerek direnişin yanında yer aldı.
4.Rusya’nın Suriye’deki Nüfuzuna Karşı Mücadele:
Terörist grupların yeniden harekete geçirilmesinin bir diğer nedeni de Rusya’nın Suriye’deki etkisini zayıflatma amacıdır. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Rusya’nın etki alanı olarak odaklandığı tek ülke Suriye olmuştur. Lazkiye’deki Rus üssü, bu nüfuzun simgelerinden biridir. Ancak bu durum Amerika için kabul edilemez olmuştur. Bu nedenle Suriye’ye yönelik baskıların başlıca hedeflerinden biri Rusya’nın Suriye’deki etkisinin sona erdirilmesidir.”
Lübnan’daki Siyonist Rejimin Yenilgisi ile Suriye’ye Saldırısı Arasında Ne Gibi Bir İlişki Vardır?
“Siyonist rejim Aksa Tufanı operasyonundan sonra 70 yılı aşkın süredir Filistin halkına yönelik saldırılar ve katliamlar sonucu elde ettiği büyük kazançları kaybetti. Hem istihbarat üstünlüğü kaybedildi hem de savaş, işgal altındaki topraklara taşındı. Siyonist rejim tek bir adım atarak Gazze’ye saldırmaya ve çoğunluğu kadınlar ve çocuklar olmak üzere 40 bin masum insanı öldürmeye karar verdi. Şu anda ise çıkışı olmayan uzun bir savaşın içine girdi ve nasıl çıkacağına dair bir planı yok.
Siyonist düşman işgal altındaki toprakların kuzeyinde güvenlik sağlamak amacıyla Lübnan’a saldırdı, ancak başarılı olamayarak ateşkese zorlandı. Siyonist hükümet içindeki analistler bu durumu rejimin bir yenilgisi olarak değerlendirdi.
Bu nedenle Siyonist rejim üzerindeki baskılardan kaçmak için Suriye cephesini harekete geçirmeye çalıştı ve böylece yaşadığı yenilgilerden bir kısmını telafi etmeyi ve direniş cephesine darbe vurmayı planladı. Ancak direniş cephesinin güçlü kapasitesine ve Suriye’nin bu sahnedeki önemli rolüne bakıldığında bu tuzağın da başarısız olacağı açıktır.”
Hizbullah’ın savaşta elde ettiği başarıların ardından kamuoyunu saptırmak ile Suriye’deki terörist saldırılar arasında bir ilişki var mı?
“Kamuoyunu yönetmek emperyalist medya cephesinin sürekli uyguladığı planlarından biri olmuştur ve her zaman Siyonist rejime hizmet etmiştir.
Siyonist rejim Aksa Tufanı operasyonunun ardından çeşitli alanlarda büyük yenilgiler ve kayıplarla karşı karşıya kaldı. Göç, sürgünler, iç çatışmalar, uluslararası nefret, insani kayıplar ve maddi zararlar, bu darbelerden bazılarıydı. Bu nedenle iç ve uluslararası kamuoyundan üzerindeki baskıyı bir nebze olsun hafifletmek amacıyla bir yol arayışına girmiştir. Bu çerçevede Suriye cephesinin harekete geçirilmesi, içsel yenilgilerden kamuoyunun dikkatini saptırmak ve düşünceleri işgal altındaki topraklardan dışarıya yönlendirmek için bir araç olarak kullanılmaktadır.”
Amerika ve İsrail Suriye’de neyi amaçlıyor? Bu terörist saldırının amacı nedir?
“Amerika ve İsrail, Suriye’de birçok hedef peşinde koşmaktadır ve yeni terör hareketleri, Amerika ve İsrail’in destekleriyle bu hedeflere ulaşmayı amaçlamaktadır.
Amerika ve İsrail’in Suriye’deki hedefleri şunlardır: Direniş cephesini zayıflatmak ve Suriye’yi direniş bölgesinden ayırmak, Hizbullah’a verilen desteği kesmek ve Suriye’nin Filistin’e olan desteğini engellemek, İran’ın bölgedeki gücünü zayıflatmak ve Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu engellemektir.
Geçmişte Amerika, Suriye’yi direniş cephesinden ayırmak için birçok farklı alanda çaba sarf etti ancak tüm bu çabalar başarısız oldu. Gazze ve Lübnan’daki durum göz önüne alındığında Amerika ve İsrail tekrar devreye girerek hedeflerine ulaşmayı amaçladı ancak bu aşamanın da başarısız olacağı öngörülmektedir.”
Aksa Tufanı’nın gerçekleşmesinin Suriye’deki terörist saldırıları ertelemesine ve teröristlerin Aksa Tufanı’ndan önce böyle bir planı gündeme almasına sebep olduğu söyleniyor. Bu doğru bir ifade mi?
“Aksa Tufanı Siyonist rejiminin 70 yılı aşkın tarihindeki önemli bir dönüm noktasıydı ve bunun ortaya çıkmasını sağlayan sebepler ile arka plan faktörleri pek çok sonuç ve gelişme doğurdu. İşgalci hükümetin lideri, Aksa Tufanı oluşmadan önce Amerika Kongresi’nde yaptığı konuşmada “Barışın yerleştiğini” ve “Arap ülkelerinin yüzde 95’inin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeyi kabul ettiğini” iddia etti.
Aksa Tufanı’nın bir sonucu ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinde köklü bir değişiklik meydana gelmesiydi. İsrail, Aksa Tufanı’ndan önce Gazze’ye saldırarak Gazze’nin işini bitirmeyi planlıyordu ancak bu operasyonla şaşkına döndü.
Siyonist rejim birkaç yüz bin Yahudi’yi tekrar işgal altındaki topraklara yerleştirmeyi hedefliyordu ancak bu plan da boşa çıktı.
Arap ülkeleriyle yapılan anlaşmanın tamamlanmasının ardından son adım olarak Suudi Arabistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi için hazırlıklar yapılıyordu. Bu süreçte Hizbullah ve Suriye’ye saldırmak da planlanmıştı ancak Aksa Tufanı operasyonu tüm bu kararları geçersiz kıldı. Dün Hizbullah’a yapılan saldırı ve bugün Suriye’deki terörist saldırılar, önceki planların bir parçasıdır.“
Your Comment